Av. Hüsnü Tuna
Ülkemizde ve Dünyada yapılan darbelerin ortak birçok özelliğinin olduğu 2016 yılında yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Konuyu ele alırken daha çok, 15 Temmuz darbesi ve öncesinde gerçekleştirilen hazırlık hareketlerine -olaylara- yer verilecektir.
Darbeler, birçok yönüyle ele alınması ve irdelenmesi gereken olaylardır. Bu nedenle biz darbenin ön hazırlıklarına,-hazırlık sürecinde meydana gelen bazı olaylara,15 Temmuz Darbe girişiminin ortaklarına, son zamanlarda kamuoyunda ünlendiği şekliyle Üst aklın kimler olduğuna yani darbenin arkasındaki güçlerin kimler olduğuna dair tahlil yapmaya çalışacağız.
Darbe hazırlık sürecinde siyasetin itibarsızlaştırılması da darbecilerin sık sık başvurduğu yollardan olması nedeniyle bu yönden de 15 Temmuz’a bakılması gerekir.
15 TEMMUZ DARBESİNİN
ÖN HAZIRLIKLARI
Buna darbe süreci hazırlıkları da diyebiliriz. Çünkü bu olayların özünde ileride yapılacak bir operasyonun hazırlığı olduğunu ortaya koymaktadır.
15 Temmuz darbe girişimi göstermiştir ki; darbeler, aniden kararlaştırılan ve uygulamaya konulan bir eylem olmadığı, uzun bir sürece yayılan hazırlık aşaması bulunduğudur.
Bu nedenle darbelerin hazırlık sürecine damga vuran olaylar önem arz etmektedir. Bunları;
a- Terör odaklı eylemler,
b-Siyasi unsurların, siyasetin, siyasal partilerin ve siyasal yöneticilerin aşağılanması, toplum nazarında itibarsızlaştırılması,
c- Ve topluma “son darbenin” vurulması esnasında nasıl davranılacağı planlarının yapılması, diğer tabirle darbeyi vuracakların oynanacakları rollerin belirlenmesidir.
TERÖR ODAKLI EYLEMLER
Darbe Öncesi Terör Ve Cinayetler; Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen dört ana darbe girişimine bakıldığında (1960, 1980, 1997 ve 15 Temmuz 2016 darbeleri) öncesi, siyasi ve toplumu sarsan cinayetlerin alabildiğince artış gösterdiği görülmüştür.
1980 Darbesi öncesi binlerce insanın sokak çatışmaları ve siyasi -terör eylemleri ile öldürülmesi, 28 Şubat öncesi özellikle irtica tehlikesinin artışına delil kabul edilen siyasi cinayetlerin ve toplu katliamların artışı unutulmamıştır. 28 Şubat darbesi öncesi 1990 yıllar ülkenin üzerine karabasan gibi çökmüş karanlık dönemi yaşadığımız dün gibi tazeliğini koruyor. Nitekim 28 Şubat darbe yargılamasında 1990’lı yıllarda işlenen cinayetlerin darbe hazırlığı olduğu gerekçesi dikkat çekicidir.
Bu açıdan 15 Temmuz darbesine bakacak olursak bu darbenin hazırlığına AK PARTİ İKTİDARININ İLK YILLARINDAN İTİBAREN başlandığı anlaşılmaktadır.
2006 yılında gerçekleşen Danıştay Hâkimi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi, 2007 yılında Hrant Dink’in öldürülmesi, 2009 yılında Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesi, sonraki yıllarda meydana gelen Uludere katliamı, Hendek eylemeleri toplumu sarsan olaylardan bir kaçıdır.
a)2010 yılında İstanbul Halkalı da askeri personel taşıyan otobüse TAK(PKK) saldırısı,
b) 2010 yılında Taksim Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne yapılan PKK saldırısı,
c)-2012 yılında Sultangazi Polis Merkezi’ne yapılan DHKP/C saldırısı,
d)2012 Yılında Yenibosna 75. Yıl Polis Merkezi’ne yapılan PKK saldırısı,
e)2013 Yılında Beşiktaş Başbakanlık ofisi işgaline yeltenen PKK,DHKP/C, ve FETÖ örgütlerinin saldırısı,
Vezneciler saldırısı, Atatürk Havalimanı saldırısı, Reina saldırısı, Ankara Tren Garı saldırısı gibi toplumu derinden etkileyen olayların darbecilerin organizesinde gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Nitekim Atatürk Havalimanı ve Reina saldırısını gerçekleştirenlerle ki bu kişiler DAEŞ örgütünden olduğu iddia edildi- 15 Temmuz darbesinde önemli rol almış bulunan ve halen firari olan Asker Zafer ÖZLEBLEBİCİ arasında telefon irtibatı olduğu soruşturmalarda ortaya çıkmıştır.
Suruç, Kobani-Ayn El Arap- ve hendek olayları, bu olaylarda verdiğimiz insan kayıplarımız 15 Temmuz darbe sürecinin ön hazırlıkları olarak görülmelidir. Bütün bu cinayetler ve terör eylemleri toplumda kargaşa ortamı oluşturulması, siyasilerin yönetimde beceriksiz kabul edilmesi ve yönetici değişikliğine, yani darbecilerin gelişine meşruiyet sağlanması ve darbeye toplumun hazırlanması eylemleridir.
15 Temmuz 2016 günü saat 17 sularında darbecilerin etkin olduğu askeri birliklerde, “telefon mesajı ile İstanbul’un muhtelif bölgelerinde büyük çaplı terör saldırıları beklendiği” mesajı darbe öncesi olaylara dayandırılmıştır. Birçok asker 15 Temmuz günü saat 17 de gelen mesaja istinaden darbe eyleminde yer aldıklarını savunmuşlardır.
Diğer taraftan darbe sanıklarının ilk savunmaları “olay mahallerine terör saldırılarını önlemek amacıyla gittikleri ”’ne dair savunmalar ön planda idi. Dolayısıyla bu savunmanın hazırlığı-hem terör olayları bakımından hem de bu olayları darbe gerekçesi yapmak bakımından darbeye başlamadan önce hazırlık yapıldığı görülüyor.
SİYASİ İRADENİN ZAAFA UĞRATILMASI
-Yolsuzluk Nedeniyle Yönetimde Değişmenin Gerekliliği İması-
Bütün darbelerde olduğu gibi 15 Temmuz darbesinde de Devleti yönetenlerin (Siyasi iradenin) beceriksiz- başarısız olduğunun gösterilmesi, topluma kabul ettirilmesi ve müdahalenin yani darbenin meşruiyet zeminine oturtulması çabasının olduğu görülmektedir.
Darbe öncesi terör ve cinayet eylemlerine paralel olarak SİYASİ YAPIYA KUMPAS HAZIRLIKLARI DA 2007 yılında başlatılmıştır. 2006 yılı son Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında olsa gerek FETÖ/PDY Örgütünün gündeme gelmesi, emniyet asker ve bürokrasi içinde bulunan FETÖ unsurlarının harekete geçmesine neden olmuştur.
Özellikle Emniyet İstihbaratı, Jandarma İstihbaratı ve Askeri İstihbarat bu yönde öncü rolü oynamıştır. FETÖ/PDY Terör yapılanmasının 2007 yıllından itibaren Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ekibinin istihbarat birimlerini ele geçirmeleri üzerine siyasi operasyonlar başlatılmış, siyasi ve toplumsal olay ve cinayetler yoğunluk kazanmaya başlamıştır.
Ak Parti iktidarının o dönemde ki Başbakanı Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve birçok Bakanları, teknik ve fiziki takibe alınmış; ulusal ve uluslararası tüm görüşme ve ilişkileri tespit edilerek arşivlenmiş, ulusal mahkemelerde kullanılacak deliller ile uluslararası mahkemelere çıkarılacak deliller üretilmeye çalışılmıştır.
Bu çerçevede siyasi yöneticilerin Uluslararası Terör organizasyonlarına destek verdiği iması oluşturulmaya çalışılmıştır. Ayrıca (Havalimanları, köprüler, Marmaray, Avrasya tüneli, enerji santralleri gibi) ekonomik yatırımlar, takibe alınarak yolsuzluk yapıldığı algısı oluşturulma çabası yoğunluk kazanmıştır.
Jandarma Ve Emniyet İstihbaratı
Darbe süreçlerinin hazırlanmasında İstihbarat birimlerini büyük katkısı veya darbeye engeli olduğu 15 Temmuz darbe girişiminde fiilen yaşanmıştır. Bu süreçte Emniyet ve Jandarma istihbaratının darbenin gerçekleşmesi yönünde büyük rol oynadığı bilinmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminde MİT’in emniyet ve jandarma istihbaratından ayrı düşünmesi sonucu darbenin etkisi kırılabilmiştir.
Uludere olayı-katliamı, MİT Tırları üzerinden Proje örgüt DAEŞ’e silah gönderildiği algısı oluşturması olayı, Barış ve kardeşlik süreciyle ilgili OSLO GÖRÜŞMELERİ’nin sızdırılarak Mit Müsteşarı ve bir kısım MİT personeline yapılan operasyon, Suriye konusunda Türkiye ile müttefik olan Rusya ve İran, enerji konusunda yine birlikte hareket eden Türkiye İran ve Brezilya arasındaki ilişkilerin zedelenmesi amacıyla yapılan eylemler, Suriye’de Rusya uçağının düşürülmesi ve İranlıların ajan suçlaması ile taciz edilmesi eylemleri, istihbarat birimleri üzerinden gerçekleştirilen eylemlerin başlıcalarıdır.
15 TEMMUZ DARBESİ’NİN ARKASINDAKİ GÜÇLER: ABD, NATO, İSRAİL, BAE VE DİĞERLERİ
Türkiye’nin maruz kaldığı 15 Temmuz 2016 darbesi sadece iç dinamiklerle, yani FETÖ /PDY örgütlenmesinin gerçekleştirdiği bir darbe değildir.
Bu konuda Siyasi ve hamasi söylemlerden ziyade müşahhas verilerle hareket ederek 15 Temmuz darbesinin arka planında tespit ettiklerimize bir göz atalım isterim;
aa) Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı darbe hazırlığı esnasında gerçekleştirilen kumpaslardan birisi “Tevhit Selam kumpası” olarak isimlendirilen kumpastır.
Bu kumpas soruşturması FETÖ ÖRGÜTÜ polisleri tarafından 12 Mayıs 2010 tarihinde başlatılmıştır. Bu soruşturmanın başlatılması ilginçtir.
Tevhit selam soruşturmasının temeli, “Gazze’ye özgürlük filosu” olarak ünlenen Mavi Marmara yolculuğunun başlaması hazırlıkları yapılırken, daha da ilginci İsrailli yetkililerin 8 Mayıs 2010 da “Mavi Marmara’nın arkasında hükümet yetkililerinin olduğuna dair açıklamaları” üzerine başlatılmıştır.
Bir diğer husus 17 Mayıs 2010’da “TÜRKİYE, İRAN ve BREZİLYA” arasında imzalanan nükleer takas anlaşması sonrası soruşturmaya İran ve Brezilyanın da dâhil edildiği görülmektedir.
Bir başka husus, MİT Müsteşarının değişmesi ve Müsteşar olarak Hakan Fidan’ın atanması üzerine İsrail yetkililerince yapılan TÜRK İSTİHBARATI’NIN-Türk Mossadı’nın -bu tabir İsraillilerin tabiri– BAŞINA İRANCI BİR KİŞİNİN GETİRİLDİĞİ açıklaması sonrası mit müsteşarının soruşturmaya dahil edildiği, ancak soruşturmaya OSLO GÖRÜŞMELERİ gerekçe yapılmış ve sonuçta 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarına ve personeline yönelik operasyonun zemini hazırlanmıştır.
Darbe öncesi soruşturmalarda ilginçlikler devam ediyor;
bb) ABD senatosunda bir kısım senatörler 21 Nisan 2013 tarihlerinde bir önerge ile “İRANLA İLİŞKİLER BAHANE EDİLEREK HALK BANKASINA MÜEYYİDE UYGULANMASINI İSTEMİŞLERDİR.” Bu karardan BİR KAÇ AY sonra 4.09.2013 tarihinde Halk Bankası Yöneticileri takibe alınmıştır. Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve diğerleri bu dönemde FETÖ örgütü tarafından dinleme ve teknik takibe alınmıştır. Soruşturma TERÖR, İSTİHBARAT VE MALİ ŞUBE TARAFINDAN müşterek yürütülmüştür. Bu üç şubenin yürüttüğü soruşturmadan elde edilen dokümanlar ve bilgiler -FETÖ örgütü üzerinden önce FETÖ Örgütünün ABD’deki arşivine gönderilmekte iken 17 Aralık kumpasının ortaya çıkması nedeniyle FETÖ arşivine taşınamayanlar bu kez Polis İmamları ve 17 Aralık sanıklarından Mali Şube polisi Hüseyin Korkmaz tarafında FBI’a rüşvetle ve para karşılığı -50 bin dolar aldığını belirtti- teslim edilmiştir. Bu belgeler REZA ZARRAP DAVASINDA ABD Makam ve Mahkemelerince Türkiye ve Hükümet aleyhine delil olarak kullanılmaya çalışılmıştır.
Ayrıca ABD’ye doküman toplayan FETÖ ÖRGÜTÜ POLİSLERİ’NİN özellikle istihbarat, dinleme ve teknik takipte görev alanların birçoğu Bakırköy, Bahçelievler ve Beşiktaş’ta bulunan örgüt evlerinde ABD’li uzmanlar(FBI VE CİA mensupları) tarafından kurslara tabi tutulmuşlar, eğitilmişlerdir.
cc) 15 Temmuz akşamı ve 16 Temmuz gecesi Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağını ele geçirmek üzere akşamdan havalanan ve uzun süre havada kalmak zorunda kalan F-16’lara yakıt ikmali İncirlik üssünden kalkan YAKIT TANKERLERİNCE SAĞLANMIŞTIR.(İncirlik üssü NATO VE ABD’NİN ELİNDE OLDUĞU MALUM)
dd) Sayın Başkan’ın Uçağı Dalaman’dan kalktıktan sonra havada iken uçağın güzergâhını yayımlayan Stratfor bir ABD kuruluşudur. Ve bu kuruluş yaptığı darbeye destek eylemi nedeniyle ABD makamlarınca soruşturulmamış adeta Sayın Başkan’ın uçağının bulunması için darbecilere yol göstericiliğini onaylamıştır.
ee) Son olarak DARBECİLERİN HEDEFLERİNDEN BİRİSİ OLAN VE KONTROL ALTINA ALINMAK ÜZERE BASKIN YAPILAN ACIBADEM TELEKOM BİNASININ İŞGALİNDE, mahalle de iş yeri sahibi bir vatandaş şahitlik yapmıştır. Henüz darbeciler her yere hakim olmadan önce TV’lerde ve sosyal medyada boğaz köprüsünün kapatılmasını duyan bir kişi FETHULLAH’IN ASKERLERİ’NİN darbe yaptığını yüksek sesle dillendirmesi üzerine iş yeri sahibi, bunu nereden bildiğini soruyor. O kişi ABD ELÇİLİĞİNDE ÇALIŞAN KARDEŞİNİN HABER VERDİĞİNİ BELİRTMİŞTİR. Yani 15 Temmuz günü darbe yapılacağı ABD ELÇİLİĞİNDE -ABD YETKİLİLERİNCE-BİLİNMEKTEDİR. Nitekim bir kısım ABD elçiliği çalışanlarının darbeden sonra tutuklandıkları malumdur.
ff) Türkiye’de darbenin taşeronu olan FETÖ/PDY İLE ALMAN İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ “BND” ARASINDA SIKI BİR İŞBİRLİĞİNİN OLDUĞU SORUŞTURMA DOSYALARINDA GÖZÜKMEKTEDİR. NİTEKİM BİRÇOK DARBECİ ASKER VE SİVİL ALMANYAYA SIĞINMIŞ VE BUNLAR ALMANYA TARAFINDAN KORUNMUŞTUR. Darbe öncesi süreçte bir kısım Sivil Toplum Kuruluşlarının, Türkiye’nin Dünyaya açılan yüzünde olumlu katkı yapan vakıf ve derneklerin -Örneğin DENİZ FENERİNİN- itibarsızlaştırılması, Dünyanın ve Türkiye halkının gözünden düşürülmesine yönelik operasyonun, FETÖ POLİSLERİ ile BND ajanlarının Türkiye’de ve Berlin’de yaptıkları toplantılarda kararlaştırıldığı, planlandığı ve bu planın Almanya Mahkemeleri ile Türkiye Mahkemeleri nezdinde uygulandığı ortaya çıkmıştır.
gg) TÜRKİYE dahil tüm Ortadoğu bölgesinde gerçekleşen darbe girişimlerine maddi ve lojistik destek veren BAE(Birleşik Arap Emirlikler), ABD ve İSRAİL TAŞERONU darbeci bir yapıdır. BAE’nin bu özelliği Mısır da Mursi’ye karşı gerçekleşen Darbede, Libya’da Kaddafi’nin öldürülmesi ile sonuçlanan darbede, Türkiye’de 2013 Haziran’da başlatılan “Taksim darbe girişimi”’nde, 17-25 Aralık yargı ve polis darbesi girişiminde ve 15 Temmuz darbesinde darbecilere hem maddi hem lojistik destek verdikleri alenileşmiş, ortaya çıkmıştır. BAE’nin bu girişimleri YEMEN’İN ORTADAN KALDIRILMASI ve Gazze’nin İMHA EDİLMESİ YÖNÜNDE BU GÜNDE DEVAM ETMEKTEDİR.
Sonuç olarak; 15 Temmuz darbesi, Türkiye’de ve Dünyanın diğer ülkelerinde yapılmış darbelerden örnekler alınmış, çok ortaklı ve uluslu güçlerin destek verdiği, diğer darbelerden farklı olarak Türkiye ülkesini kaos ortamına sürükleyerek Türkiye düşmanlarının işgaline hazır hale getirmeye çalışan görüntüsü yerli, ruhu ve zihin dünyası yabancı bir Taşeron FETÖ örgütünün eylemidir.
15 Temmuz darbe girişiminden sonuç alamayan yabancı güçler ABD’de Halk Bankası davası üzerinden darbe teşebbüsünü devam ettirmişler, yani silahlı teşebbüs Ekonomi üzerinden saldırıya dönüşmüş ve halen devam etmektedir.