Cemil Çiçek

0
14

“Medya tabiatı icabı iktidarlara muhalif olur. Üstelik ekonominin önemli bir kısmını devletin kontrol ettiği, kamu bankalarının para piyasalarında çok etkin olduğu, arazilerin büyük ölçüde devlete ait olduğu, kısacası yağın ve kaymağın bol olduğu Türkiye gibi ülkelerde, bu tablo daha da nettir. Dolayısıyla bu kaynaklardan istifade etmek isteyenler olmuştur. Bunların başında da çoğu zaman medya patronları gelmiştir. Kimi zaman iktidardan sus payı almak için de iktidara veryansın etmek gerekmiştir. Bu iş için bazıları karanlık ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Hatta belli kavramların Türkiye’de suçlama aracı olarak kullanılmasında medyanın çok olumsuz bir rolü olmuştur. Mesela bir irtica lafı gelir, 1 ay, 15 gün tartışılır, sonra kaybolur. Daha sonra adeta yağmur bulutu gibi tekrar gelir ve kaybolur. Bir tartışılır, bir gider. ‘Devlet elden gidiyor, rejim elden gidiyor, irtica hortladı’ tarzındaki belli kavramlar, Türkiye’de neden bu kadar tüketim malzemesi? Bunların hepsinin arkasında hükümetleri suçlanama amacı yer almaktadır. Hükümetlerin de geçmişte ‘bunları yazma, söyleme’ dediği zamanlar olmuştur. Bunlar da şimdilerde itiraf konusu oluyor. Mesela her medya patronu birden banka sahibi olma hastalığına tutuldu. Sonra ise, o bankalarla ilgili ne sıkıntıların yaşandığını hep beraber gördük. Bu nedenle her şeyden önce, siyasetçiyle beraber medyanın da bir özeleştiri yapması gerekiyor. Söz gelimi medya, genellikle iktidarlarla iki kesimin arasının açılmasında kendisi açısından fayda görmüştür. Birincisi iktidarla yargının arasının açılması, ikincisi iktidarla silahlı kuvvetlerin arasının açılması.”

“Şunu açıkça ifade etmem gerekiyor: Darbelere veya müdahalelere anayasalar imkân vermez, zaten darbenin kendisi hukuk dışıdır. Darbeyi yapmayı kafaya koyan da anayasaya bakarak karar vermez. Dolayısıyla bana göre bu tür tartışmalar, bizi çok sağlıklı bir sonuca götürmez. Bu tür hukuk dışı girişimlere karşı en önemli tedbir, demokratik kültürü benimsemiş ve özümsemiş toplumun bizatihi kendisidir. Partinin birisi darbelere karşı mücadele verirken, diğeri darbeyi gözetliyorsa burada büyük bir sorun vardır. Geçmişte de kanunlarda askerî müdahalelere karşı hükümler vardı. Devletin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmek veya meşru hükümetini alaşağı etmek, bundan önceki 765 sayılı Ceza Kanunu’nda da suçtu, bugün de suçtur. Onun için darbelerin hukuki gerekçesi olmaz, darbenin bizatihi kendisi hukuka ve kanuna aykırıdır. Darbelerin en önemli gerekçesi toplumda bulunmaya çalışılır. Geriye dönüp baktığınızda darbe çığırtkanlığı yapan siyasetçi de olmuştur, aydın da olmuştur. Onun için ben, bu hususta teferruatlı bir izahata girmeye hiç gerek olmadığını düşünüyorum. En önemli teminat toplumun kendisidir.”