Salim Uslu

0
16

“Yani şimdi düşünün ki, herkesin sadakat yarışına sokulduğu bir yerde bir işçi konfederasyonu bütünüyle brifinglerden dışlanıyorsa; işte DİSK’in, TÜRK-İŞ’in brifinglere davet edildiği bir yerde, HAK-İŞ ısrarla dışarıda tutuluyorsa; inisiyatifler kuruluyor, işçi-işveren örgütleri belirsiz bir amaç uğruna birlikte hareket ettiriliyorsa, ki bugün itiraflar var bunlarla ilgili; hatta, bir kısım generallerle yapılan toplantılardan alınan ortak hareket kararlarından sonra, bazı işverenler HAK-İŞ’le çalışmaktan, bazı işçiler HAK-İŞ üyesi olmaktan, bazı işçiler HAK-İŞ’i tartışmaktan, medya HAK-İŞ’i görmezlikten gelmekten kendisini alıkoyamıyorsa, bunun arkasında bir şey olduğunu hem düşünürsünüz, hem de kurguyu görürsünüz.”

“Nihayet o dönemde benim de şahit olduğum olaylar oldu. Mesela, bu beşli inisiyatif Ankara Hilton Otel’de bir odada benim de bulunduğum bir esnada Tansu Çiller’e Erbakan Hükümeti’nden çekilmeleri için baskı yaptı. Bu işin sonunun kötü olacağı bildirildi. Aynı şekilde, bana çeşitli kademedeki insanlardan bu hareketin dışında kalmamın bedelinin ağır olacağı, devletin bu işin içerisinde olduğu şeklinde bir kısım tehditvari beyanlarda bulundular. Yine burada o ara hangi siyasi partilerin liderlerin ne şekilde politikalar izlemesi gerektiği ya da sürece nasıl teslim olması gerektiği konusunda da müdahaleler yapıldı. Bunların içerisinde sürece teslim olmayan liderler varsa, onları teslim almak için çeşitli transferler yapıldı. Partinin gücünü hem siyaseten, hem de aritmetik olarak zayıflatmak adına milletvekili transferleri yapıldı. Bu konuda bizzat bazı sendikalar, sivil toplum örgütleri de roller üstlendiler.”

“Bir defa DİSK sistem karşıtlığından vazgeçti. Kendisini kanıtlamak istiyor. Mesela düşünün ki, yıl dönümü kutlama programına Demirel geliyor. Sistem muhalifi bir konfederasyonun Hilton’daki kutlama programına Demirel katılıyor. Yine, Dedeman Oteli’nde yapılan ‘Türkiye’deki Sosyal Politikalar Sempozyumu’ iki yıl üst üste Sezer’in himayesinde gerçekleştiriliyor. Bunlar önemli göstergelerdir zaten; ve sonrasında da ‘beşli çete’ diye tabir edilen operasyonel hareketleriyle tanınıyorlar, akredite oluyorlar. Tümü için benzer durumlar söz konusu. Bütün bunlar aslında bir şeyi gösteriyor: yasaların sağladığı imtiyazları sürdürebilmek, ancak sisteme olan sadakatini kanıtlamaktan geçiyor. TÜRK-İŞ bunu defalarca yapmıştır; DİSK de yapmıştır. Mesela 12 Eylül’e karşıdırlar; ama DİSK 71 Muhtırası’nı desteklemiştir. Her fırsatta 60 İhtilali desteklenmektedir. 28 Şubat’ı desteklemişlerdir. Bütün militer darbe, muhtıra gibi olağanüstü antidemokratik süreçlerin desteklenmesinde DİSK’in payı vardır. Aynı şekilde, TÜRK-İŞ her dönemde olağanüstü koşulları, antidemokratik koşulları savunmuştur. Bugün mesela ‘12 Eylül yasaları değişmelidir’ diyor, ama değiştirmemek için direnen yine kendisi. Böyle demokrat gözükme döneminde demokrat gözüküyorlar; ama olağanüstü koşullarda da kendi varlıklarını, geleceklerini antidemokratik süreci desteklemeye borçlu olduklarını sanıyorlar.”