Fehmi Koru

0
28

“Birileri kendilerini ‘merkez’ olarak tanımlamışlar, o tanımlamaya uygun bir tabanı da oluşturmuşlar. Oradan hareketle kendilerinin gündemi belirleme hakkına sahip oldukları iddiasını bugüne kadar koruyarak gelmişler. Ben bunun da yanlış olduğu kanaatindeyim. Yine çok daha öncelerden başlayarak yapmaya çalıştığım tespit şudur: Aslında Türkiye’nin merkez değerleri, kendilerini merkez olarak tanımlayan medyanın kabul edip savunduğu değerler değildir. Bir küçük azınlığın değerlerini merkez olarak tanımlamışlar ve kendilerinin merkez medya olduklarını öne sürerek bu statünün getirdiği rantı; yani daha geniş kitlelere hitap etme rantını bugüne kadar sürdüregelmişlerdir. Aslında baktığınız zaman Türkiye’deki merkez değerler demokrasidir, fikir özgürlüğüdür, din ve vicdan özgürlüğüdür, dindarlıktır, laikliktir, Cumhuriyet’e bağlılıktır. Yapılan pek çok değerler anketinde gördüğümüz gibi, bu saydığım unsurların hemen hepsi de toplumun yüzde 70’inin sahip çıktığı değerlerdir. Kendisini merkez diye tanımlayan medya, bu değerlerden, mesela dindarlığa hiç sahip çıkacak bir durumda değildir. Aynı medya, cumhuriyetçiliği de halkın kendisini yönetmesi olarak değil, büyük bir baskı rejimi olarak; yani tek parti rejiminin günümüzdeki uzantısı olarak tanımladılar. Kendilerince güya Cumhuriyet’e böyle sahip çıkmaları gerektiğini düşündüler. Yoksa halkın kendini yönetme becerisi göstermesi anlamında bir cumhuriyetçiliğe hiçbir zaman eğilimli olmadılar. Bu nedenledir ki, bugüne kadar yapılmış bütün askeri müdahalelerde ya da müdahale denemelerinde; öncesinde, sırasında ve sonrasında medyanın hep destek verdiğini görüyoruz. Adeta o müdahaleler olabilsin diye bir medya var bizde… Dolayısıyla kendilerini merkez medya olarak tanımlayanların bugün demokrasi iddiası da, demokratik olma iddiası da olamaz.”