DAVANIN CEZA HUKUKU BAKIMINDAN TETKİKİ – HUKUKİ FİİL

0
14

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali

*Bu yazı, Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali tarafından hazırlanan ve Şubat 2022’de yayımlanan Darağacındaki İstiklal Madalyası – 27 Mayıs Darbesi kitabında yer aldı.

A. YÜKSEK SORUŞTURMA KURULUNA GÖRE:

Yüksek soruşturma kurulu kararı ile suç sayılan hukuki fiil 18.4.1960 tarihinde kurulan Tahkikat Encümeninin de vazife ve salahiyetlerine mütedair 27.4.1960 tarihinde çıkarılan 7468 sayılı kanun ile anayasanın bazı hükümlerini tadil ve ilga edilmiş olması şeklinde tarif ve kabul edilmiş, demokrat partinin iktidara geldiği tarihten beri evvelki meclis devrelerinde mer’iyete konulmuş birkaç kanun meclisler değişmesine rağmen daima mevkiinde kalmış muayyen şahısların tutum ve gayelerini tebarüz ettiren ve 1957 seçiminden sonra 7468 sayılı kanunun çıkarılmasına kadar cereyan eden olaylar bu gaye ve tutumu aşikar kılan deliller olarak zikredilerek 7468 sayılı kanun ile sadece anayasaya muhali olmak vasfında kalmayıp anayasayı tadil ve ilga maksadına bağlı olduğu ileri sürülmek istenmiştir.

Filhakika, tetkik mevzuu yapılan ve eski meclis devrelerine ait bulunan kanunlardan:

39. maddenin tadiline mütedair kanun,

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun anayasaya muhalefeti dahi iddia edilmeyip tatbikindeki tarafsızlık hasebiyle bir zihniyeti ifadeye işaret olunması;

Bu kanunlara rey veren eski devre milletvekillerinin sorumluluğu cihetine gidilmemesi;

Kararın 38. sahifesinin son kısmında Tahkikat Encümeni kurmak ve ona Anayasa ile teminat altına alınan hakları ihlal eden selahiyetlerin verilmesi;

Meclisin meşruiyet dışına çıktığından ve bu suretle meşruiyet çevresinde kalındıkça kabili istifade olan masuniyet ve muafiyet imtiyazlarından tecerrüt etmiş olduğundan bahsedilmesi;

Lüzumu muhakeme hususunda 7468 sayılı kanuna oy vermiş olanların men’i muhakemesine ait muhalefet hasebiyle zikri geçen diğer kanunlara rey verip vermedikleri bahis mevzuu edilmeyip sadece bunun subut ve ademi subutunun münakaşa ve;

Kanundan sonra istifa etmiş bulunan bir şahsın evvelki kanunlardaki vaziyetinin tetkikine dahi lüzum görülmediğinin anlaşılması;

Nihayet kararın 39. sahifesinde sanık milletvekillerinin savunmaları kısmının (a) bendinde 18.4.1960 tarihli Encümen kurulması kararının anayasayı ihlale bir başlangıç olarak tavsif edilmesi;

Bu görüşümüzü tamamen teyid eylemektedir.

B. ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAAYA GÖRE:

Buna mukabil Divanda açılan diğer davalar dolayısıyla serdedilen mütalaalardan istihraç edilen neticeye göre, savcılığın bu davada zihniyet ve tutumunun belirtilmesine [sayfa 81] matuf olarak zikredilen ve Yüksek Soruşturma Kurulunca mahiyet ve cezai müeyyideleri bakımından müstakil birer suç olarak ele alınıp davaları ikame olunan fiilleri doğrudan doğruya 146. maddenin şumulü içinde kalan suçun icra hareketleri olarak kabul ettiği görülmüştür.

Bu dava neticesinde ileri sürülen iddia da: Yüksek Soruşturma Kurulu kararında anayasayı ihlale bir başlangıç olarak tavsif edilen hareket, diktaya gidişin son adımı olarak vasıflandırılmak suretiyle, ilk meclis devresinden beri anayasanın bazı hükümlerini fiilen kaldıran kanunlar çıkarmak, tedbir ve tertipler almak şeklinde bir hareketler manzumesi ve bu hareketlerde rol sahibi olunmasa dahi, dikta gayesini belirten bu haller muvacehesinde, mücadele edilmemek ve bu suretle de murakabe vazifesini yapmamak şeklindeki ihmali durum 146. maddenin şumulü içine giren bir suç olarak mütalaa olunmaktadır.