Mehmet Ali Birand

0
57

“Merkez medya, askerin Türkiye’nin sigortası olduğuna inanan; -kelimelerimi çok dikkatli seçiyorum-, parlamentonun ve siyasetçinin o kadar da güvenilecek bir unsur olmadığını düşünen ve öyle gören medya zihniyetidir. Yalnız ben bunu yöneticiler çerçevesinde söylüyorum. Yöneticiler derken de hem medya patronlarını hem de genel yayın yönetmenleri ve yazı işleri müdürlerini kast ediyorum. Sektörün alt katmanlarında yani yazarlarda, muhabirlerde bu durum değişiyor; kimi böyle düşünüyor, kimi başka türlü düşünüyor. Önemli olan bir şey daha var ki, o da medya organlarının kısmen farklı tutumlar izleyebiliyor olması… Mesela Milliyet, Hürriyet gibi büyük gazetelerin veya Doğan Grubu, Dinç Bilgin Grubu, Ciner Grubu gibi sektör gruplarının her birinin kendine göre siyasi tavır belirlemeleri… O yüzden kalkıp da merkez medyanın temsilcisi bir tek budur diyemeyiz. Merkez medya dediğimiz yapının karşısında muhalefet olarak görünen diğer organlar hangileriydi? Daha dindar, daha muhafazakâr gazeteler… Eskiden bir tek Tercüman vardı. O da, muhafazakâr görünmekle beraber aslında çok da aşırı muhafazakârlığı olan bir gazete değildi. Süreç içerisinde merkez medya önce çok gelişti, sonra erimeye başladı; şimdi ise gücü sınırlı bir duruma geldi. Fakat ben ciddi bir zihniyet değişikliği olduğunu düşünmüyorum bu medyada. Şu anda iktidarın ve gücün zorundan öyle bir yaklaşım var. Ama gerçekte, henüz hâlâ eski reflekslerini kaybetmiş değil… Herhangi bir siyasi ortam değişikliğinde eski reflekslerine döner. İsterseniz şöyle söyleyeyim: Yarın -Allah korusun!- PKK’yla daha yoğun bir iç çatışma başladı; ya da Kürt-Türk iç savaşı patladı. Bunun üzerine, asker de tutup ‘Bu iş böyle gitmiyor; bu şartlar altında yönetime el koyuyorum’ dedi. Bilesiniz ki, eski kafalar derhal askerin etrafında dönmeye başlar; ‘Hayır, böyle bir şey yapamazsın! Demokrasimizi yıkamazsın! Kararları meşru iktidar alır, gerekeni ancak iktidar yapar! Asker olarak meclise itaat etmek zorundasınız!’ demez. Ben böyle görüyorum.”