DARBELERİN GETİRDİĞİ AMBARGOLAR | 27 MAYIS ÖRNEĞİ*

0
58

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali

*28 Şubat 2022 tarihinde İstanbul Üniversitesinde düzenlenen Tekrar ve Fark Sempozyumunda sunulmuştur.

**Fotoğraf; Dr. Rasim Koç Arşivinden.

Darbeler kendilerini yüce ve kalıcı kılmak düşüncesiyle devleti devlet yapan kurumlara ve toplum belleğine müdahale etmek gibi bir yöntem izlemiştir. Toplum, belleğini oluşturan kaynakları, kayıtları, bilgileri eğip büküp yok etmeye çalışmıştır. 

Darbeler hedef aldıkları siyasi partiler ve siyasi şahsiyetler lehinde söz söylemeyi yasaklamış, ceza hükümleri ile caydırıcılık getirmiştir. 27 Mayıs örneğinde Demokrat Parti ve dönemin siyasilerinden sadece darbenin söylemine ve iftiralarına uygun şekilde bahsedilebilir olmuştur. Bu anlayışın günümüzde bile devam ettiğini söyleyebiliriz. 

27 Mayıs Darbesinin Vesayet Alanları

Darbe Modeli Olarak 27 Mayıs 

27 Mayıs darbelerin ilkidir ve darbe geleneğinin kapısını açmıştır. “Darbeler yapılabilir ve bu işi başarabilirsiniz” mesajını vermiştir. 12 Eylül’den 15 Temmuz’a bütün darbeciler 27 Mayıs’ı örnek almış, 27 Mayısçıların kitaplarını okumuş, yargılamaları incelemiştir. Bunu kendi ifadelerinden, hatıratlardan, 14 Temmuz faillerinin evlerinde yapılan aramalardan ve mahkeme kayıtlarından biliyoruz. (1)

Orduda Tasfiye  

27 Mayıs devlet kadrolarında yaptığı tasfiyeler ve atamalarla devlet teşkilatını ele geçirmiş ve kurumları kendi zihniyetine uyumlu hâle getirmiştir. 

En başta ordu ele geçirilmiştir. 27 Mayıs’ta Türk Silahlı Kuvvetlerinden 235 general ve 4 bin 700 subay-astsubay bir çırpıda emekli edilmiştir. Emekli edilenler emekli tazminatlarını alırlarsa geri dönüşleri mümkün olmuyordu. Bu sebeple tazminat parasının bulunup verilmesi gerekiyordu. Emekliye sevk edilen ordu mensuplarının emeklilik tazminatını “yardım” adı altında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ödemişti. Bu “yardım” sevkiyatını da Alparslan Türkeş organize etmişti. 

Üniversite ve Eğitim Kurumları 

Bir benzer tasfiye de üniversiteye yapılmıştı. 147 profesör ve doçent bir kalemde emekli edilmişti. İş biraz aceleye geldiği için yanlışlıkla kendi adamlarından birkaçını da bu listeye yazmışlar ve emekli etmişlerdi. İlk ve orta eğitimde de Demokrat Partili (DP) olarak bilinen öğretmenler de yerlerinden edilmiş, emekliye ayrılmak veya istifa etmek zorunda bırakılmıştır. 

Adalet Kurumu 

Zihniyet bakımından ablukaya alınan kurumlardan biri de adalet kurumu ve hukuktur. 

27 Mayıs’tan hemen sonra darbeciler, yargı içinde bir tasfiye hareketine girişmiş ve yedi ay içinde Yargıtay’ın toplam 241 üyesinden 66’sını resen, Danıştay’ın 54 üyesinden 28’ini, yani yarısından fazlasını emekli etmişti. Kürsüde toplam 3 bin 123 hâkim ve savcı varken bunların 520’si rızası dışında, cebren emekliye sevk edilmişti. (2) Böylece adalet kurumuna yeni bir şekil ve gözdağı verilmişti. Darbenin kurduğu Yassıada mahkemesinde görev yapacak hâkimler (3) savcılar (4) soruşturma kurulu üyeleri (5) özel olarak seçilmiş kimselerdi. Bu kadro Millî Birlik Komitesinin (6) güdümünde hareket edecek bir kadroydu. Başhâkim oturumlardan birinde ağzından kaçırmış ve tutuklulara hitaben “Sizi buraya tıkan kudret böyle istiyor” deyivermişti. Sonraki yıllarda sözlerinin yanlış anlaşıldığını iddia etse de bu sözler Yassıada mahkemesinin özeti olmuştu. (7) Yassıada mahkemesi süresince Cumhurbaşkanlığına tahsis edilmiş Savarona gemisi, bu hâkim ve savcıları Marmara Denizi’nde gezintilere çıkarmıştı. Bu kadro, Yassıada yargılamalarını darbecilerin arzu ettiği biçimde neticelendirmiş; yargılanan 400’ü aşkın Demokrat Parti milletvekili ve yöneticiye idam, müebbet ve hapis gibi cezalar dağıtmıştı. 

Yassıada’nın soruşturma kurulu üyeleri, hâkimleri ve savcıları sonraki yıllarda adalet sisteminin hep en üst mertebelerine atandılar. Adalet bakanı oldular, Anayasa Mahkemesine, Yargıtay’a, Askerî Yargıtay’a, Danıştay’a başkan ve üye oldular. (8) Hâliyle adalet mekanizmasına kişisel geçmişleriyle damga vurdular. Kendilerinden sonra yerlerine gelecek kişileri de kendilerine benzer insanlardan seçtiler. Hatta çocukları onların yerini aldı. Adalet bürokrasisi darbeye hizmet etmiş insanlarca şekillendi. 

Adalet bürokrasisi, sadece Yassıada mahkemesinde değil tüm Türkiye’de darbeye hizmet etmişti veya hizmet etmeye mecbur bırakılmıştı. Türkiye’nin her yerindeki savcılar, Demokrat Partililerin “suçlarını” ortaya çıkarmakla görevlendirilmişti. Bu amaçla Türkiye çapında tahkikat yapılmıştı. (İşin bu yönü, araştırılmamış ve ortaya konmamış bir bahistir.) 

1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra 1962 yılında İnönü hükûmeti, Tedbirler Kanunu (9) adıyla anılan bir kanun çıkardı. Tedbirler Kanunu 1969’a kadar yürürlükte kaldı. (10) Özet olarak bu kanun 27 Mayıs’ın ve Yassıada mahkemesinin tenkit edilmesini, Demokrat Partililerin methedilmesini yasaklıyor, kanuna karşı gelenlerin bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılacağını bildiriyordu. Böylece bir sansür sürecine girilmişti. Yürürlükten kaldırıldıktan sonra da kanunun baskısı sürmüştür. Tedbirler Kanunu’na dayanılarak birçok dava görülmüştü. Mesela Tünelciler davası. Yassıada mahkemesinin “şeni (11) mahkeme” olduğunu söylediği için Celal Bayar hakkında da Ağır Cezada dava açılmıştı. (12)

Tarihe ve Kimliğe Ambargo 

27 Mayıs’ın derinden işletilen bir uygulaması da Demokrat Parti ve Demokrat Partililerin adını toplum hafızasından silme gayreti olmuştur. Sayısız örnek sunulabilir, burada sadece bir iki örnekle iktifa edeceğim. 

1950’li yıllarda sinemalarda filmden önce 10-15 dakikalık dünya ve memleket haberleri veren bir film gösterilirdi. O yıllar televizyon öncesi yıllardı. Bu haberler içinde Cumhurbaşkanının ve Demokrat Parti ileri gelenlerinin görüntüleri de yer alır, yapılan işlerden bahsedilirdi. 

Millî Birlik Komitesi üyesi Ahmet Yıldız, (13) 1960 darbesinden sonra Kurmay Binbaşılıktan Kurmay Albaylığa terfi edilip Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürü yapılmıştır. 61 Anayasası’na yazılan bir madde ile darbecilere, seçilmeden mecliste senatör olma imtiyazı tanınmıştı. Tabii senatör de olan Ahmet Yıldız, bu film arşivine girerek on yılın haber rulolarından Demokrat Parti ile ilgili tüm görüntüleri -devlete ait bu filmleri-makaslayıp yaktırmıştır. O yıllara ait görseller böylece imha edilmiştir. Bugün devlet arşivlerinde 50’li yıllara ait görüntü bulamazsınız. 

Bir başka örnek: 

1952’de Yunan Kralı Paul ve Kraliçe Frederika Türkiye’ye bir resmî ziyarette bulundular. Türkiye’yi ilk defa bir Yunan kralı ziyaret ediyordu. Cumhurbaşkanı olan büyükbabam Celal Bayar ile görüşmeler olumlu geçmiş, kişisel bir dostluk havası oluşmuştu. Gerçi Ege’deki Yunan mezalimine şahit olan anneannem Reşide Bayar, protokolde yer almayı kabul etmemiş ve ağırlama programına katılmamıştı. Kral ve Kraliçe Yunanistan’a döndüklerinde jest olarak Batı Trakya’da bir Türk okulu açılmasını istemişlerdi. Gümülcine’de okulun inşaatı hemen başlamış ve aynı yıl içinde inşaat tamamlanmıştı. Batı Trakyalı Türklerin büyük sevinçle karşıladığı ve geleceklerini kökten değiştiren bu okula Yunan hükûmeti tarafından “Celal Bayar Lisesi” adı verilmişti. Aynı yıl Yunanistan’a iadeiziyarette bulunan Celal Bayar, okulun açılışında hazır bulunmuştu.

1960 darbesinden sonra 14’ler henüz Millî Birlik Komitesinden ayrılmadan önce Komite, Yunan hükûmetine bir yazı göndererek14 Gümülcine’deki bu okulun adının değiştirilmesini talep etmişti. Sonuçta okulun adı “Komotini (Gümülcine) Azınlık Okulu” olmuş, Yunanistan’da bir Türk ismi ve tarihimizin bir izi darbe eliyle silinmişti. Gerçi Batı Trakyalılar ve Yunanlılar arasında okulun adı bugün hâlâ Celal Bayar Lisesidir. 

Yine Celal Bayar üzerinden bir anı nakledeyim. 80’li yılların başında bir 10 Kasım günü TRT’yi izliyorduk. Celal Bayar’ın sesini ve Atatürk için söylediği sözleri duyduk. Derken spiker “İnönü’nün Atatürk için söylediği veciz sözleri dinlediniz” anonsunu yaptı. 

Gazeteci yazar Tekin Erer bir yazısı dolayısıyla mahkemeye verilmişti. Söz konusu yazıda “Atatürk’ün arkadaşı Celal Bayar” ifadesini kullanmış. Celal Bayar nasıl Atatürk’ün arkadaşı olurmuş, diye Tekin Erer mahkemeye verilmiş. Bayar için doldurmuş olduğu taş plakta Atatürk, “Arkadaşım Celal Bey” diyordu. Taş plak “delil” olarak mahkemeye sunuldu. 

Bunun gibi uğraşlarla geçmişe ambargo getirilip kurgu bir geçmiş, onlarca yıl belleklere sunulmaya çalışıldı. 


 

(1) Anadolu Ajansı ve TRT Haber’de şu bilgiler verilmişti: https://www.aa.com.tr/tr/darbe-girisimi-cati-davasi/darbeciler-27-mayis-darbesini-ornek-almis/767271

Aynı haber: https://www.trthaber.com/haber/gundem/darbeci-hainler-27-mayis-darbesini-ornek-almis-303023.html 

“Darbeci hainler ‘27 Mayıs’ darbesini örnek almış.” 

Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimiyle ilgili hazırlanan çatı iddianamesinde, darbe girişiminin planlama ve icra safhalarında 27 Mayıs darbesinden örnekler alındığı tespit edildi. 

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili 221 şüpheli hakkında hazırlanan çatı iddianamesinde, darbe girişiminin planlama ve icra safhalarında 27 Mayıs darbesinden örnekler alındığı belirtildi. 

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda, 27 Mayıs darbesine ilişkin belgelerle kitapların ele geçirildiği bildirildi. 

İdeolojileri dışında her iki olay arasında şeklî bakımdan benzerlikler bulunduğunun ifade edildiği iddianamede, darbe girişiminin planlama ve icra safhalarında 27 Mayıs darbesinden örnekler alındığına dikkat çekildi. 

İddianamede, şu tespitlere yer verildi: 

“TSK personeli FETÖ mensuplarının başında, kalkışmanın başarıya ulaşması için gerekli olan, önceden kesin olarak belirlenmiş orgeneral seviyesinde bir komutanın bulunmaması, darbenin planlamasında, organizasyonunda, sevk ve idaresinde genellikle kurmay yarbay, kurmay albay ve tuğgeneral rütbesindeki personelin görev alması, her iki darbenin başlangıç saatinin normal koşullarda saat 03.00 olması, 27 Mayıs darbe bildirisindeki ‘Yurtta Sulh’ vurgusu, Yurtta Sulh Konseyi’nin üye sayısının da Millî Birlik Komitesindeki gibi 38 olması gibi hususlar dikkate alındığında, FETÖ’nün yine askerî hiyerarşiye uyulmadan yapılan ancak başarıya ulaşan 27 Mayıs darbesinin planlama ve icra safhalarından örnekler aldığı anlaşılmaktadır.” 

Darbeciler, 27 Mayıs yargılamalarının tutanaklarını incelemiş 

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın kaçırılması olayının da şüphelilerinden darbeci Kurmay Albay Mutlu Serkan Vurdem’in odasında, 27 Mayıs darbesi sonrası yapılan yargılamalara ait duruşma tutanaklarının aslının bulunduğunun belirtildiği iddianamede, Genelkurmay Personel Başkanlığında çalışan darbeci Yüzbaşı Metin Gümüşurun’un da 2016 yılı içinde, 1960 darbesine katılan Emin Aytekin’in yazdığı, 27 Mayıs darbesinin anlatıldığı “İhtilal Çıkmazı” adlı kitabı, Genelkurmay Kütüphanesinden iki kez alarak incelemede bulunduğu ifade edildi. 

İddianameye göre Ankara Konutkent’teki villada, 6-7-8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde, FETÖ’nün “hava kuvvetleri imamı” olduğu ileri sürülen firari Adil Öksüz’ün başkanlığındaki darbe girişimine ilişkin toplantılara aktif olarak katılan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü Kurmay Albay Mustafa Barış Avılalan’ın da 27 Mayıs 1960 darbe planı ve atama listeleri üzerine çalışmalar yaptığı belirlendi. 

“Amaç meşru hükümeti devirmektir” 

27 Mayıs darbesi ile 15 Temmuz darbe girişimi arasında ideolojik açıdan farklılıklar bulunduğunun ise tartışma götürmez bir olgu olduğu tespitine yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi: 

“15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren, asker elbisesi giymiş ve örgütsel bağı olan terörist robotların amacı, her türlü silahı da kullanmak suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek ve bu süreç tamamlandıktan sonra devleti, toplumu ve fertleri, FETÖ›nün ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik (aristokratik) özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek iken, 27 Mayıs darbesini yapan ve herhangi bir örgütsel bağı bulunmayan cuntacı askerlerin amacı ise kısmen rejim içinde kalarak, uygulamalarından memnun olmadıkları demokratik yöntemlerle ve millî iradeyle seçilmiş meşru hükûmeti devirmektir. 

Hâl böyle olunca, darbenin başarılı olmasından sonra Millî Birlik Komitesinin isim isim oluşturulmasında olduğu gibi 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması hâlinde Yurtta Sulh Konseyinin içinin doldurulacağı yönünde bir kanaat oluşmuşsa da 15 Temmuz 2016 akşamı darbe girişimi adı altında Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısını gerçekleştiren ve hücre tipi yapılanmaya sahip FETÖ’nün, böylesine büyük çaplı bir eylemi planlayan, sevk ve idare eden mensuplarının, tam bir dayanışma ve birliktelik içinde Yurtta Sulh Konseyi adını verdikleri yapılanmanın birer üyesi olarak fiillerini işledikleri ve örgütün yapısının ayrıntılı olarak incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, her biri ‘öğrenci’ konumunda bulunan şüpheli askerlerin, örgüt tarafından verilen emirleri harfiyen yerine getirme yükümlülüklerinin bulunması ve görev yaptıkları birimlerin stratejik önemi dikkate alınarak, tıpkı atama listelerinin hazırlanmasında olduğu gibi, konsey üyelerinin de üst düzey sivil örgüt yöneticileri tarafından, darbe eylemlerini organize, sevk ve idare etmek için belirlendikleri kanaatine varılmıştır.” 

İddianamede, konseyde sivillerin de olabileceği düşünülse bile bu yapılanmanın tamamen askerlerden teşekkül edildiğinin anlaşıldığı ve darbe girişiminin başarılı olması hâlinde, Türkiye’yi yönetme aşamasına gelinceye kadar konseyin başkanlığını üstlenecek kişinin devlet başkanı olarak görev yapacağı konusunda kesin bir kanaat oluştuğu belirtildi. 

27 Mayıs darbesi 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk darbesi, 27 Mayıs 1960’ta, Demokrat Partinin (DP) “Türkiye’yi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü” gerekçesiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bir grup subayın ülke yönetimine el koymasıyla gerçekleşmişti. 

Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, cuntacı subayların “Cuntanın lideri ol” teklifini reddetmiş ve Millî Birlik Komitesince gözaltına alınmıştı. Yassıada mahkemesinde yargılanan ve idama mahkûm edilen Erdelhun’un cezası daha sonra ömür boyu hapse çevrilmiş, bu cezası da 1964 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından affedilmişti.” 

(2) Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin›in açıklaması. 30.04.2010, http://www.hurhaber.com/ergin-den-yassiada-li-yanit/haber-260524 

(3) Yassıada mahkemesinin hâkimlerinin yarısı askerî kanattan geliyordu. Hâkimler kadrosu şu kimselerden oluşturulmuştu: Başkan: Salim Başol; Asil üyeler: Ferruh Adalı; Hasan Gürsel; Cahit Özden; Nahit Saçlıoğlu; Rıza Tunç, Hıfzı Tüz, Abdullah Üner, Selman Yörük, Yedek üyeler: Mehmet Çokgüler, Kemal Gökçen, Vasfi Göksu, Nahit Hatipoğlu, Adil Sanal, Ali Doğan Toran. 

(4) Yassıada mahkemesinin savcıları şu kimselerden oluşturulmuştu: Başsavcı: Altay Ömer Egesel, Başsavcı yardımcıları: Fahrettin Öztürk, Faruk Siret Değermen, Salim Ertem, Orhan Erdoğan, Süleyman Taşar, Niyazi Kırdar, Necdet Darıcıoğlu, Servet Tüzün, Turgut Lüleci, Avni Yurtsever, Ahmet Bayrak. 

(5) Yassıada mahkemesinin soruşturmasını yapan kurulu Millî Birlik Komitesi seçmiş ve tayin etmişti. Soruşturma Kurulu listesi 1 Temmuz 1960 tarihli 10540 sayılı Resmî Gazete’de Millî Birlik Komitesi Kararı olarak yayımlanmıştı. Kurulda yer alan isimler şöyleydi: Yüksek Soruşturma Kurulu Başkanı: Kurelman Celalettin (Yargıtay 6 ncı Ceza Dairesi Başkanı), Yüksek Soruşturma Kurulu Üyeleri: Akkaya Orhan (Yargıç Yüzbaşı), Ar Fahri (Savcı), Bayrak Ahmet (Maliye Hesap Uzmanı), Belen Semih (Yargıç Üsteğmen), Benli Naci (Yargıtay üyesi), Beşe Hakkı Kamil (Eski Vakıflar Genel Müdürü), Değermen F. Siret (İstanbul 5 inci Asliye Hukuk Yargıcı), Demiraslan Haydar (Yargıç Yarbay), Egesel Altay (İzmir Cumhuriyet Savcısı), Hiçşaşmaz Mazhar (Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Görevlisi), Kalayoğlu Sırrı (Yargıtay üyesi), Karaoğlu Mustafa (Ankara Yargıcı), Kayla Ziya (Maliye Teftiş Heyetinden), Kırdar Niyazi (Emet Cumhuriyet Savcısı), Kıyak Fahrettin (Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı), Kiziroğlu Kazım (Yargıtay üyesi), Kümbetlioğlu Hikmet (Danıştay üyesi), Lüleci Turgut (Yargıç Yüzbaşı), Ok Orhan (Yargıç Binbaşı), Özdöl Turgut Cemal (Yargıç Yüzbaşı), Öztan Fazlı (Yargıtay üyesi), Öztürk Fahrettin (Yargıtay Raportörü), Perk Mustafa Hayrettin (Yargıtay 2 nci Hukuk Dairesi Başkanı), Senil İbrahim (Danıştay 2 nci Daire Başkanı), Şenel Cebbar (Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı), Taşer Süleyman (Yargıç Binbaşı), Tönük Vecihi (Danıştay üyesi), Tüzün Fehmi (Yargıtay üyesi), Yurtsever Avni (İstanbul Vilayeti Hukuk Müşaviri), Yücefer Adil (Hesap Uzmanları Kurulundan). Yüksek Soruşturma Kuruluna 100 civarında isim önerilmiş ancak bu isimlerin bir kısmı Millî Birlik Komitesince veto edilmiş, bir kısmı ise bu işe girmek istemediklerini bildirmişlerdi. Yüksek Soruşturma Kuruluna, DP döneminde inşa edilen ancak henüz açılışı yapılmamış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının büyük toplantı salonu tahsis edilmişti. Kurulun güvenliğini sağlamak, daha doğrusu meclis binasına girip çıkmaları önlemek veya kontrol etmek amacıyla meclise bir paraşütçü birliği konuşlandırılmıştı. Bu tedbirleri Cemal Madanoğlu koordine ediyordu. 

(6) Yassıada darbe mahkemesini, kendisine Millî Birlik Komitesi adını veren 27 Mayıs darbesinin 38 kişiden oluşan cuntası kurmuştur. Yüzü aşkın idam talebinin yer aldığı iddianamenin hazırlandığı sırada Millî Birlik Komitesi üyeleri şu şahıslardan oluşuyordu: Orgeneral Cemal Gürsel, Orgeneral Fahri Özdilek, Korgeneral Cemal Madanoğlu, Tuğgeneral İrfan Baştuğ, Tuğgeneral Mehmet Özgüneş, Tuğgeneral Mucip Ataklı, Tuğgeneral Sıtkı Ulay, Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Kurmay Albay Ekrem Acuner, Kurmay Albay Fikret Kuytak, Kurmay Albay Muzaffer Yurdakuler, Kurmay Albay Osman Köksal, Kurmay Albay Sami Küçük, Hava Kurmay Albay Haydar Tunçkanat, Kurmay Yarbay Ahmet Yıldız, Kurmay Yarbay Kadri Kaplan, Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan, Kurmay Yarbay Orhan Kabibay, Kurmay Yarbay Refet Aksoyoğlu, Kurmay Yarbay Sezai Okan, Kurmay Yarbay Suphi Karaman, Kurmay Binbaşı Dündar Taşer, Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı, Kurmay Binbaşı Suphi Gürsoytrak, Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce, Kurmay Binbaşı Şükran Özkaya, Kurmay Binbaşı Vehbi Ersü, Deniz Kurmay Binbaşı Münir Köseoğlu, Deniz Kurmay Binbaşı Selahattin Özgür, Hava Kurmay Binbaşı Emanullah Çelebi, Tank Binbaşı Muzaffer Karan, Piyade Binbaşı Fazıl Akkoyunlu, Kurmay Yüzbaşı İrfan Solmazer, Kurmay Yüzbaşı Kamil Karavelioğlu, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, Deniz Kıdemli Yüzbaşı Rıfat Baykal, Jandarma Yüzbaşı Ahmet Er. 

Yassıada darbe mahkemesi sonuçlandığında ve 15 Eylül 1961 günü kararlar açıklandığında, bu kararları onaylayacak Millî Birlik Komitesinin üye sayısı 13’e inmişti. İrfan Baştuğ trafik kazasında ölmüş, 14’ler grubu Millî Birlik Komitesinden tasfiye edilmiş ama yine imtiyazlı bir konumla ve yüksek bir maaşla yurt dışında çeşitli ülkelere hükûmet müşaviri olarak tayin edilmişlerdi. 

Yüksek Adalet Divanının 15 kişilik idam listesi Millî Birlik Komitesinin önüne geldiğinde 13 cuntacının idamların lehinde, 9 cuntacının da aleyhte oy verdiği söylenir. Şu isimlerin idamların yapılması yönünde oy verdiği kaydedilmiştir: Mucip Ataklı, Fikret Kuytak, Muzaffer Yurdakuler, Ekrem Acuner, Sezai Okan, Vehbi Ersü, Kadri Kaplan, Haydar Tunçkanat, Ahmet Yıldız, Refet Aksoylu, Mehmet Özgüneş, Emrullah Çelebi, M. Şükran Özkaya. Bu isimlerden Haydar Tunçkanat ve Ahmet Yıldız, İnönü’ye çok yakın isimlerdi, 27 Mayıs sonrasında da bu yakın ilişki sürmüştü. Haydar Tunçkanat sorgulamalara da katılmıştı, ada kumandanına yakınlığı ile biliniyordu. 

Şu isimlerin de idamların yapılmaması yönünde oy verdiği kaydedilmiştir: Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Sıtkı Ulay, Sami Küçük, Osman Köksal, Suphi Karaman, Suphi Gürsoytrak, Kamil Karavelioğlu, Selahattin Özgür. 

(7) Yassıada mahkemesinin zabıtları ve toplu savunma metni Emine Gürsoy Naskali tarafından yayımlanmıştır: Yassıada Zabıtları X, 1-2, Topkapı Olayları Davası, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2012; Yassıada Zabıtları IX, İstimlak Davası, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2012; Yassıada Zabıtları VIII, Kayseri Olayları Davası, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2012; Yassıada Zabıtları VII, Demokrat İzmir Gazetesi Davası, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2012; Yassıada Zabıtları VI, Vatan Cephesi Davası, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2012; Yassıada Zabıtları V, Anayasa Davası, 4 cilt, haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi, İstanbul 2011; Yassıada Zabıtları IV, Bebek Davası, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Kitabevi, İstanbul 2008; Yassıada Zabıtları III/1-4, İstanbul Ankara Olayları Davası, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Kitabevi, İstanbul 2008; Yassıada Zabıtları II, 6-7 Eylül Olayları Davası, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Kitabevi, İstanbul 2007; Yassıada Zabıtları I, Örtülü Ödenek, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Kitabevi, İstanbul 2006; Emine Gürsoy Naskali, Yassıada Duruşmaları Anayasa Davası Toplu Savunması, Kitabevi, İstanbul 2013. 

(8) “Sizi buraya tıkan kudret böyle istiyor” diyen Başhâkim Salim Başol, 61 Anayasasıyla kurulan Anayasa Mahkemesine üye yapıldı. Başsavcı Altay Egesel Yargıtay’a üye yapıldı, sonra da Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi. Necdet Darıcıoğlu Askerî Yargıtay başsavcı yardımcılığına, Askerî Yargıtay başsavcı başyardımcılığına, Askerî Yargıtay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi üyeliğine ve nihayet Anayasa Mahkemesi Başkanlığına getirildi. İbrahim Hilmi Senil Danıştay Başkanlığına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine ve nihayet Anayasa Mahkemesi Başkanlığına getirildi. Yüksek Soruşturma Kurulu üyelerinden Necdet Menteş, Yargıtay Başkanlığına getirildi; Ulusu hükûmetinde de Adalet Bakanı yapıldı. Ferruh Adalı Yargıtay 1. Başkanlığına, Abdullah Üner önce Yargıtay 2. Başkanlığına sonra da Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Nihat Saçlıoğlu Askerî Yargıtay’da üyelik, daire başkanlığı, 2. başkanlık ve başsavcılık yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Hasan Gürsel hâkim tuğgeneral olarak Askerî Yargıtay daire başkanlığı yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Servet Tüzün Askerî Yargıtay üyeliği ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. Hikmet Kümbetlioğlu Danıştay 8. Daire Başkanlığına, Fahrettin Kıyak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, Fazlı Öztan Yargıtay 2. Başkanlığına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Vecihi Tönük Danıştay 6. Daire Başkanlığına, Fahrettin Öztürk Danıştay 1. mürettep daire başkanlığına, Mustafa Hayrettin Perk Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığına, Ziya Kayla Maliye Müsteşarlığına, Merkez Bankası Genel Müdürlüğüne, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeliğine, Türkiye Vakıflar Bankası İdare Meclisi Başkanlığına, Merkez Bankası banka meclisi üyeliğine, Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine, İş Bankası denetçiliğine, Hakkı İsmail Beşe Kurucu Meclis üyeliğine, Mustafa Karaoğlu Danıştay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine getirildiler. 

(9) Kanunun resmî adı “Anayasa nizamını, millî güvenlik ve huzuru bozan bâzı fiiller hakkında kanun”dur. 

(10) 1969’da kanun kaldırıldığında Süleyman Demirel başbakan, Cevdet Sunay cumhurbaşkanıydı. 

(11) Şeni “kötü, alçak, utanç verici”. 

(12) Celal Bayar, Kayseri Cezaevi Günlüğü, haz. Yücel A. Demirel, Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul, 1999. 

(13) http://dictionary.sensagent.com/Ahmet%20Yıldız%20(siyasetçi)/tr-tr/ 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, dün toprağa verilen darbeci subaylardan Millî Birlik Komitesi üyesi Ahmet Yıldız’ın cenaze törenini kınadı. Yıldız’ın, idamların yıl dönümüne yakın bir tarihte hayatını kaybettiğini hatırlatırken Selimiye’deki askerî törene tepki gösteriyor. Gerekçesini de şöyle dile getiriyor: “Darbeciler törenlerle uğurlandığı sürece darbeci zihniyetten kurtuluşun zor olduğunu görüyorum. Darbeciliğin hem karşısında olmak hem de adını bile kimsenin hatırlamadığı darbecilere askerî defin törenleri düzenlemek bir arada olmaz.” 2009. 

(14) Bk. Millî Birlik Komitesi Genel Kurul Toplantı Tutanakları, 6 Cilt, TBMM, Ankara, 1961