Recai Kutan

0
22

“Mesela o dönemlere giden süreçte Uğur Mumcu bir başmakale yazıyor ve diyordu ki: ‘Ey aydınlar, ey ilericiler, gözünüzü dört açın. Yakın bir gelecekte sizi yönetecek insanların yetiştiği Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bu seneki giriş imtihanında kazananların yüzde 50’ye yakını İmam Hatip menşeli’. Şimdi bütün bu gelişmeler olurken, bir baktılar ki ekonomi düzeliyor; Allah razı olsun, rahmet eylesin Hoca’mız azimle bu işin içerisine girdi ve yapılanlar çok iyi sonuçlar vermeye başladı. Hatta seçimlerden önce bir ara Amerikalılar, ‘bırakın gelsinler iktidara; çünkü Türkiye şimdi öylesine sıkıntılı durumda ki, üstesinden gelemezler; ondan sonra milletin gözünde de bütünüyle düşerler, böylece tasfiye olurlar’ görüşünü dile getiriyordu. Fakat bir süre sonra baktılar ki ekonomi düzeliyor; anarşi, terörde ciddi anlamda bir azalma var, vatandaşın geçimi büyük ölçüde sağlanıyor. İşte o vakit, İttihat Terakki geleneğine uygun olarak ordu içerisinde cuntalar teşekkül etmeye başladı. Bunlar bir yana, işin dış politika ayağında ise, D-8 projesi vardı. Elbette bu, uluslararası siyaset dizaynı yapanlar için korkulu bir rüyaydı. Yani Erbakan Hoca’nın dışında hiç kimsenin bu kadar devleti bir araya getirme imkânı yok. Aşağı yukarı bir milyara yakın Müslüman nüfus bir araya geldi. D-8’de ifade edilen husus, ‘bundan sonra biz Batı’ya ekonomik bakımdan bağımlı olmayacağız, dış politika olarak bağımlı olmayacağız’ vurgusu idi. Ondan evvel yine Hoca’mızın ortaya koyduğu ve de kendisine: ‘Hocam, bu hazmedilemez’ dediğim bir konuşması vardı. Taif’te bir ödül töreninde, Suudluların üst kademe üniversite mensupları, hocaları ve devlet adamlarının huzurunda bir konuşma yaptı. Dedi ki: ‘Bakın kardeşlerim, biz mutlaka kendi müesseselerimizi kurmak durumundayız. Bu Birleşmiş Milletler bize hizmet etmez, siyonizme hizmet ediyor. O hâlde biz kendi Birleşmiş Milletler’imizi kuracağız. NATO Batı’ya hizmet ediyor, o hâlde biz Müslümanlar kendi müşterek savunma sistemimizi kuracağız; kendi UNESCO’muzu kuracağız ve en önemlisi de müşterek para sistemine, İslam dinarına geçeceğiz. Bakın, basıyorlar doları, basıyorlar yeşil kâğıdı, o kâğıtla gelip senin petrolünü alıyorlar. Peki, biz bir kırmızı kâğıt bassak ve desek ki, petrol alacaksan bu kırmızı kâğıtla alacaksın’. Konferanstan sonra dedim ki: ‘Hocam, bu söylediğiniz son söz var ya, adamların dünyasının merkezine atom bombası koyma tesiri yapar; herhâlde bunun gereğini yerine getirirler’. Dedi ki: ‘Kuvvet ve kudret sahibi Cenab-ı Hak’tır; biz bunları her halükarda ifade etmek mecburiyetindeyiz. Bunlar birer tohumdur, tarlaya atılacak ve zaman içerisinde yeşerecek’. Şimdi müşterek para sistemini herkes konuşuyor, Birleşmiş Milletler de aynı şekilde konuşuluyor.”