Ahmet Ertürk

0
26

“Rahmetli Özal’ın cumhurbaşkanı olma niyetinin ortaya çıkmasıyla başlayıp, Özal’ın mütevazı de olsa arkasında bıraktığı siyasi ve ekonomik mirasın tasfiyesiyle sonuçlanan bir süreçten söz ediyoruz. Bu süreçte siyasi suikastler, yeni düzenin tahkimine psikolojik temel sağlayan katliamlar ve çatışmalar yaşandı. Bu dönem, aynı zamanda siyasi sistemde yeni güvenlik mekanizmalarının oluşturulması (yargı düzeni, üniversiteler, güvenlik güçleri, ordu vs) çabalarına sahne oldu. Bu süreçte baş ağrıtacak tek unsur, dindar ve muhafazakâr halkın siyasi temsilcisinin daha yaygın bir kitlesel temele oturması ihtimaliydi. Bu ihtimalin ciddiyet kazanmasıyla birlikte önceki ince ve görünmez manipülasyon sürecine nazaran daha kaba, saldırgan ve pervasız bir dayatmacılık aşamasına geçildi. 28 Şubat bu aşamanın simgesi olarak tarihe geçecektir. Hem siyasi ve ekonomik hem de ahlaki olarak içine düşülen bir hastalıklı ruh hâlinin, içinde yaşanılan topluma dair anlayış fukaralığının, bir vizyon ve ufuk darlığının ve düşmanlık hissinin doğurduğu bir saldırgan öfkenin simgesi olarak… Konuştuğumuz bankacılık soygunu da bu aynı aşamanın finansal-ekonomik ayağını oluşturdu. Bu sürecin hem siyasi hem de ekonomik olarak çöküntü ile sonuçlandığını ise hep birlikte yaşadık.”

“Bütün bunlar olup biterken Türk burjuvazisi ve onların örgütlü güçleri ne yaptılar? Çünkü bu, servetin el değiştirmesi, kaynağın yeniden bölüştürülmesi meselesiydi. Bu bölüşümü sağlayacak mekanizma, ekonomik kuralların dışında işleyen, piyasanın veya devletin kaynakları en etkin biçimde dağıtma anlayışını berhava eden, onu yok eden bir sürece yol açtı. Bu süreçte bu değerlere önem veren kurum ve insanlar ne yaptılar?

Bunlar maalesef o dönemde dişe dokunur bir şey yapmadılar. TMSF başkanı olduğum dönemde bu konuya birkaç konuşmamda vurgu yapmıştım. Bu güçler ve bu güçlerin örgütleri, süreci seyrettiler veya onun bir parçası olmaya çalıştılar. Bu bağlamda oldukça ilginç bir tanımlamayı -tabii kaba fakat izah edici bir tanımlama- o yıllarda okumuştum: Aslında belli bir ‘hortumlama mekanizması’ işlerken, malum grup ve kişiler arasında çok sayıda hortumlar döşenmişken binlerce de pipet döşenmişti. Bahse konu dönemde, Türkiye’de düzen; bu küçük kanalların, yani bu süreçte belki ana aktör olarak yer almayıp bu sürecin kaotik durumundan kendi çapında yararlanmak isteyen, yararlanmaya çalışan ve yararlanan kurumlar, örgütler ve güçlerin bir toplamıydı.”