28 Şubat 1997 MGK Muhtırası

0
25

illi Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nden bildirilmiştir: Milli Güvenlik Kurulu, 28 Şubat 1997 günü, Sayın Cumhurbaşkanı baş­kanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yar­dımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin iştirakleri ile Çan­kaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde aylık olağan toplantısını yapmıştır.

Kurulun bu toplantısında; bölücü terörle mücadele de şimdiye kadar alı­nan tedbirler ve elde edilen sonuçların genel bir değerlendirmesi yapılmış, mü­cadelenin devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne gönülden inanmış, bu inancı sonsuza dek sürdürmeye azimli halkımızın, basınımızın devletin bütün kurum ve kuruluşları ve milli iradenin sembolü olan yüce par­lamentonun destekleri ile çok olumlu bir noktaya ulaştığı müşahade edilmiştir.

Elde edilen bu sonuçların, bundan sonra halkımızın huzur ve güvenliğine, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşamına olumlu olarak yansıması için bu konuda alınacak tedbirlerin bir plan dahilinde süratle yürürlüğe konulması ge­rektiği hususunda görüş birliğine varılmıştır.

Alınacak olan bu tedbirlerin güvenlik içinde gerçekleştirilebilmesi bakımın­dan halen dokuz ilde devam etmekte olan olağanüstü hal uygulamasının, 30 Mart 1997 tarihinden itibaren dört ay daha uzatılması uygun bulunmuş ve bu görüşün Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.Toplantıda, Kıbrıs sorunu ve Yunanistan’la ilişkilerle ilgili durum değer­lendirmesi yapılmış, bu konuda Türkiye’nin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini korumayı amaçlayan siyasi, ekonomik ve askeri tedbirler uygun bulunarak Ba­kanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.

Toplantıda bilhassa, anayasa ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı çağdışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faali­yetler de gözden geçirilmiş;

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultu­sunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini te­minat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla ta­viz verilmemesi gerektiği,

Anayasa’nın tanımladığı Cumhuriyetin Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlayacak güven­lik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı,

Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve antilaik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,

Türkiye’de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,

Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilmeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların gözardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı,

Türkiye’nin 1997 yılı içinde, AB’ne tam üye olacak ülkeler listesine gir­meyi öncelikli bir hedef olarak sürdürdüğü böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu se­beple; demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye’nin yurtdışın­daki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerek­tiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin Anayasamızın ve devle­timizin teminatı altında olduğu, rejimin; kendisine ve geleceğine yönelik tartış­maların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye’ye yarardan çok zarar verdiği,

Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve gü­veni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş,

Bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirler uygun bulunarak bu tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.”

28 Şubat MGK’nın 18 Maddelik Bildirisi

  1. Anayasamızda Cumhuriyet’in temel nitelikleri arasında yer alan ve yine Anayasa’nın 4’üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir ti­tizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar uygula­mada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
  2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organ­larınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır.
  3. Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, va­tan, millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden ko­runması bakımından:
    • 8 yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
    • Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak devam edebileceği Kur’an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontro­lünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
  4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
  5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nca incelenerek mahalli yönetim­ler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.
  6. Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, si­yasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
  7. İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yı dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
  8. İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları ne­deniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşla­rında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemelidir.
  9. TSK’ya aşırı dinci kesimden sızmalarını önlemek için mevcut mevzuat çer­çevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniver­site ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuru­luşlarında uygulanmalıdır.
  10. Bu maddenin tam metnini Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini ilgilen­dirdiği için yayınlayamıyoruz. (12 Nisan 1997 tarihli Radikal Gazetesinde bu madde şöyle yayımlandı: Ülkemizi çağdışı bir rejimden ve din istismarının se­bep olabileceği muhtemel çatışmadan rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davra­nışlara mani olunmalı, bu maksatla İran’a karşı komşuluk münasebetlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.)
  11. Aşırı dinci kesimin Türkiye’de mezhep ayrılıklarını körüklemek sure­tiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyle milletimizin düş­manca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetleri yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
  12. T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası, ve bilhassa Be­lediyeler Yasası’na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında ge­rekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.
  13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden ve özellikle kamu kurum ve ku­ruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.
  14. Çeşitli nedenlerle verilen kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat iş­lemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu ko­nuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle de­ğerlendirilmelidir.
  15. Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olun­malı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.
  16. Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygula­maların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.
  17. Ülke sorunlarının çözümünü “Millet kavramı yerine ümmet kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan ön­lenmelidir.
  18. Büyük kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aley­hine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.”